Haber

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Canikli: “7’li masa para basma yetkisini küresel finans kuruluşlarına ve küresel sermayeye devretmek istiyor”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, “7’li Tablo” dedi. ekonomiProgramında da belirtildiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti egemenliğinin en belirgin simge ve ayrıcalıklarından biri olan para basma yetkisini küresel finans kuruluşlarına devretmeyi planlamaktadır.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli yaptığı açıklamada 7’li tabloyu eleştirdi. Para basma yetkisinin devletler için bir egemenlik ve egemenlik simgesi olduğuna işaret eden Canikli, devletlerin bağımsız para politikaları çerçevesinde ve hedefleri doğrultusunda para bastığını kaydetti. Türkiye Cumhuriyeti adına para basma yetkisinin Anayasa’nın 87. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğunu belirten Canikli, TBMM’nin bu yetkiyi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na devrettiğini belirtti. kanunen türkiye Para basma ayrıcalığının devlet için bir egemenlik simgesi olduğunu, ayrıca basılan paranın satın alma gücü ile basım maliyeti arasındaki fark kadar gelir (senyoraj geliri) elde etme imkanı sağladığını belirten Canikli, ” 200 liralık banknotun basım bedeli 5 lira ise 200 lira Bir liralık banknotun senyoraj geliri 195 lira 7 derece tablosu metinde egemenlik simgesi olan para basma yetkisini taahhüt ediyor. muhtırasının, fiilen küresel finans kuruluşlarının kullanımına bırakılmasını istiyor” dedi.

7’li tablonun egemenlik alanlarından biri olan paranın, mali kural uygulamasını hayata geçirecekleri, mali genişlemeyi sınırlayacakları ve mali genişlemeyi sınırlayacakları hususlarında 7’li tablonun zımni beyanlarından küresel sermaye transferine geçiş. kamu bankalarının faaliyet alanlarını sınırlandırmak ve IMF ile bir stand-by düzenlemek. Para politikası anlamına gelecek bir para politikası uygulayacaklarının anlaşıldığını belirten Canikli, “7’li tablonun önerdiği ekonomik modelde TCMB para basamayacak ve bağımsız para politikası uygulayamayacak. Paranın basımı kısa vadeli sermaye yani sıcak para (küresel sermaye) hareketleri ile belirlenecek ve şekillenecektir.Portföy yatırımı için döviz olarak yurt dışından gelen sıcak para olduğunda TCMB’ye getirilen Merkez Bankası para basacak ve dövizin TL karşılığını ödeyecek.Yani finansal genişleme gerçekleşecek.Sıcak para Türkiye’de karşılığı döviz talep ederek yurtdışına çıkmak isterse Bu sefer, Merkez Bankası kendisine getirilecek TL karşılığında döviz satacak ve mali daralma meydana gelecek” dedi.

Piyasanın ihtiyaç duyduğu ve talep ettiği likiditenin mali kuralın bir sınır getireceğinden bankacılık sistemi veya açık piyasa işlemleri yoluyla sağlanamayacağını ve finansal genişleme yani para basmanın etkin bir araç olarak kullanılamayacağını belirten, Canikli dedi ki:

“Finansal büyüklükler ile genel fiyat seviyesi arasındaki doğrudan bağlantıyı (Miktar Teorisi) göstererek, para basarak finansal genişlemeyi finansal istikrarsızlığın kaynağı olarak sunmak eksik bir yaklaşımdır. Eksik istihdamın olduğu ekonomilerde mal ve hizmet arzının talebin üzerinde artması.Ayrıca Keynesyen yaklaşıma göre mali genişleme, finansal bir olguya dönüşmeden yatırımları ve üretimi faiz oranlarının üzerinde artırmaktadır.Makro yapılardaki dengeleme mekanizmasının, özellikle emek piyasasında ve emek piyasasında, faaliyete geçilmeyecektir.

“Ekonomik konjonktüre uygun finansal genişleme, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için bir finansal canavar olarak sunulurken, başta ABD ve AB olmak üzere gelişmiş ekonomiler, finansal genişlemenin (para basmanın) sağladığı tüm ekonomik avantajları kullanıyor.” dedi Canikli. (Federal Rezerv) bilanço büyüklüğü 890 milyar dolar civarındaydı.Fed’in bilançosu Aralık 2012’de 4 trilyon doları aştı. Yani ABD’deki mali genişleme 4 yılda 4,5 kat artarak 890 milyar dolardan 4 trilyonun üzerine çıktı. dolar. 2008’de 890 milyar dolar olan para stoğuna 3 trilyon 110 milyar dolar daha ekledi. Friedman’ın mali tabanın yıllık ortalama yüzde 3-5 artırılması önerisi olsaydı, 2012’de ABD’deki maksimum mali taban 1.05 trilyon olurdu. dolar. Ancak finansal taban ekonomistlerin önerdiğinden 4 kat daha yüksek bir seviyeye ulaştı. Ayrıca 2019’da pandemi öncesi 4 trilyon dolar seviyesinde olan finansal büyüklük, pandemi sonrası inanılmaz rakamlara ulaşarak 9 trilyon doları aştı ve bugün prestijiyle 8.65 trilyon dolar civarında.

Benzer bir tablonun Avrupa Merkez Bankası bilançosunda da görüldüğünü ifade eden Canikli, “Avrupa Merkez Bankası’nın bilanço büyüklüğü (mali taban) 2008’de 1 trilyon Euro civarındayken bugün bu seviyelere geldi. prestijiyle 7,7 trilyon. AB ülkeleri için finansal genişleme 7 kattan fazla arttı. ABD ve AB ülkelerindeki mali genişleme oranları, enflasyon rakamlarının ihmal edilebilecek kadar küçük olması nedeniyle reel artışları ifade ediyor. Mali tabandaki yüksek oranlı genişlemenin fiyatlar genel düzeyinde yüksek oranlı artışa neden olması beklenmektedir, ancak bu kadar yüksek oranlı bir mali genişlemeye rağmen, ne ABD’de ne de diğer ülkelerde enflasyon oranlarında bir artış olmamıştır. AB ülkeleri emtia piyasalarında fiyat artışları Öte yandan 2008 krizindeki finansal genişleme ABD ve AB finansal sistemlerinin çökmesini engelledi.Başka bir deyişle Fed ve ABD’nin mali genişleme (para basma) politikası ise ECB bu kadar güçlü kullanılmasaydı, başta bankalar olmak üzere ABD ve AB mali sistemleri çöküşten kurtulamazdı. Pandemi sürecinde yaşanan finansal genişleme, ABD ve AB’de hem finans hem de reel sektörün kaosa sürüklenmesini engelledi. Belki TL’nin rezerv para olmadığını söyleyerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın finansal genişlemenin getirilerinden faydalanmasının mümkün olmadığını söyleyenler çıkabilir. Bu tezin hiçbir bilimsel ve rasyonel geçerliliği yoktur. Çünkü para basma ayrıcalığının sağladığı senyoraj geliri, her ülkenin egemenliğinin sonundaki para birimi için geçerlidir. Ancak mali genişlemeden yararlanılabilmesi için para ikamesi (dolarizasyon) tehlikesinin olmaması, yani artan para varlığının talep olarak dövize yönelmemesi gerekir. Aksi takdirde, döviz kuru geçişkenliği yoluyla oluşacak enflasyonist baskı, mali genişlemenin komplikasyonlarını ortadan kaldıracak ve uygulanamaz hale getirecektir. Bu vesileyle, Türkiye’deki ekonomik dengesizliklerin ana sorumlusunun yüksek faiz oranları ve yüksek ithalat ödemelerinden kaynaklanan dış açık yani döviz açığı yani cari açık olduğunun bir kez daha altı çizilmelidir.”

Dış açık kalıcı olarak giderilmedikçe başta fiyatlar genel düzeyi olmak üzere makro yapıların dengeleme mekanizmasının işleyişinde istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığını belirten Canikli, “Dış açık aynı zamanda kronikleşen bir dış açık sorunudur. para ikamesi (dolarizasyon) ve döviz kurunun düzeyine ilişkin beklentileri bozmaktadır.Öte yandan, Türkiye’deki baskın enflasyon türü, döviz kuru geçişkenliğinin neden olduğu maliyet enflasyonudur.Negatif reel faizin olduğu bir ortamda mal piyasalarının arz eğrisini sağa kaydıracak oranlar uygulandığında, finansal genişlemeden kaynaklanan talep enflasyonu ihtimali yoktur.Kısacası tablo 7 anlaşma metninde Türkiye Cumhuriyeti’ni fiili olarak planlamaktadır. Devletin egemenliğinin en bariz sembollerinden ve imtiyazlarından biri olan para basma yetkisini küresel finans kuruluşlarına devrederek ulus-devletin içini boşaltın” dedi. – ANKARA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu